Aşk ve gurur, aşk ve arkadaşlık, Emma ve nice Jane Austen kitaplarından çeviri filmlerinde 'Aşk ve Yaşam' film yorumuyla geldim. Sanırım Jane Austen'a bize böyle harika eserler bıraktığı için ne kadar teşekkür etsem azdır. Kitaplarını okumayı sevdiğim kadar, uyarlama filmlerini çok seviyorum. Sense ve sensibility de bu filmler arasına girdi. Neyse çok uzatmadan yorumuma geçelim.

Film Konusu

Mr. Dashwood yasalar gereği mirasını ilk karısından olan oğluna bırakmak zorundadır. Oğlundan ikinci karısı ve ondan olan kızlarına destek olmasını rica eder. Fakat oğlunun karısı bunun gerçekleşmesini engellemek için elini yapar. Biri tamamen duygularıyla, diğeri de sadece mantığıyla hareket eden iki kızkardeş, 19.yüzyılın erkek egemen ve ahlakçı dünyasında bir de ekonomik sorunlarla başetmek zorunda kalırlar. Tüm toplumsal ve ekonomik baskılara rağmen mantık ve duygu aşkla birleştiğinde, bu iki kızkardeşe güç verecek, onlara mutluluğun kapılarını açacaktır. 

Öncelikle şunu belirtmeliyim ki Kitabı henüz okumadım. Normalde ilk kitabı okuyup daha sonra filmi izleyen biriyim ama bu sefer kitabı okumadan izledim. Jane Austen'ınb kitaplarına güveniyorum ama film uyarlamaları da iyi olduğu için üzerinde pek durmadan izledim. Bu tarz eski fransız ya da İngiltere aşk ve dram filmlerini çok seviyorum. Planları kıyafetleri olsun hoşuma giden bir çok faktör var, sanırım bu yüzden tercih ediyorum. Filmde iki kız kardeşin farklı bu karakterlerini ve seçimlerini gösteriyor, ayrıca aşk mı para mı sorusu olmazsa olmaz. Kızlar zor durumdadır, başkalarından yardım alırlar ya da başkaları yardım etmek ister vs. Klasik bir çok klişe vardı ama sadece dekor, kıyafetler, konuşmalari için izlenebilir bir film.

Sense and sensibility filmini beğendim aslında, sadece son dakikalar da 'ee film nereye gidiyor?' diye sormadım değil, son kısımda küçük karmaşalar yaratmak her yazarın hakkıdır diyelim. Bu tarz film sevenlerin hiç sıkılmadan izleyeceğine emin. Ben en azından izlerken sıkılmadım. Klasik bir eski zaman filmiydi diyebilirim.  Filme puan olarak 7,5 veriyorum. Bazı sahneler için bile izleyebilirsiniz. Eski zaman filmlerini seviyorsanız, izlemenizi tavsiye ederim.

1- Bir Çöküşün Öyküsü - Stefan Zweig

Öyküdeki olay 15. Louis döneminde Fransız sarayında intiharı yıllar boyunca unutulmayan aristokrat bir kadının gerçek bir yaşam öyküsüne dayanmaktadır.

2- Dr. Jekkly and mr. Hyde - Robert Louis Stevenson

Kişilik bölünmesini konu edinen Dr. Jekyll ve Mr. Hyde, iyi-kötü, güzel-çirkin, şeytan-melek gibi zıt vasıfların insanda aynı anda bulunabileceğini, kitabın ana karakteri Dr. Jekyllın kendi kişiliğinin iyi ve kötü yanlarını birbirinden ayırmak istemesiyle ortaya koyar.

Farele ve insanlar - John Steinbeck

Fareler ve İnsanlar, birbirine zıt karakterdeki iki mevsimlik tarım işçisinin, zeki George Milton ve onun güçlü kuvvetli ama akli dengesi bozuk yoldaşı Lennie Small'un öyküsünü anlatır.

4- Bir Siyah Saçlı Kadının Gezi Notlar - Buket Uzuner 

Norveç, İsveç, Finlandiya, A.B.D., Cezayir, Danimarka ve Rusya'da sırt çantasıyla yaptığı uzun tren yolculukları sırasında dünyayı, kendini ve 'öteki'ni keşfedişinin hikayesidir.

5- Son Ada - Zülfü Livaneli

Emeklilik yıllarını sakin bir yerde geçirmek isteyen darbeci bir başkan, herkesin cennet olarak betimlediği bir adaya yerleşiyor. Ada, herkesin yönetime katılmasıyla yönetilen bir yerdir. Ancak başkan, adayı tek başına ve bildiği gibi yönetmeye taliptir.

Sizinde önerebileceğiniz, hızlı okuyup bitirdiğiniz kitaplar varsa yorumlarda önerebilirsiniz.

Merhaba, zaman önce karşılaştığım site/uygulama tanıtımıyla karşınızdayım.

 Nedir bu 1000 Kitap?

Kitap okumayı seven insanların okudukları,okuyacakları ya da şu anda okuduğu kitapları kaydedip insanlarla paylaşabildiği bir platform.

Ayrıca okuduğunuz kitaplardan alıntı yapabilir ve kitap hakkında yorumunuzu yazıp, kitabı puanlayabilirsiniz. Diğer insanları takip edebilirsiniz ya da keşfet kısmından takip etmediğiniz insanların alıntını görüp beğenebilir ve alıntıları kendi profilinizde paylaşabilirsiniz. 

Bu uygulama ilgi farklı kitaplar keşfetmek için ideal bir uygulama. Bu uygulamanın iyi yönlerin bir tanesi sizi kitap okumaya itiyor. Mesela yıllık okuma hedefi belirlemenizi istiyor ve bu hedefle ilgili size okuma raporu gösteri bu da ister istemez sizi daha fazla okumaya itiyor.

 Herkese merhaba. Kısa bir süre önce okuduğu Masumiyet Müzesi kitabı hakkında yorum yazmaya geldim ama şu an kitap elimde acaba ne yazsam diye düşünüyorum. Çünkü 'Anlatılmaz yaşanır' dedikleri şey bu kitap olabilir.. Buraya nasıl dökeceğim hakkında hiç bir fikrim yok ama başlarsam da duramam diye düşünüyorum. Öncelikle kitabın kısaca konusuna değineyim.

Kitabın Konusu;

Kahramanımız Kemal, sevgilisi Sibel ile İstanbul sosyetesinde yaşan, zengin kesimden biridir. Hayatına uzak akrabası olarak tanıdığı Füsun girene kadar. Kemal hastalıklı bir aşka kapılır ve bütün hayatı Füsun'la birlikte değişir.

Kitapta Kemal'in Füsun ile tanıştıktan sonra bütün hayatının değişimine şahit oluyoruz. Orhan Pamuk Kemal'in aşkını öyle aktarmış ki kitapta okurken o aşkı hissettiriyor. Kemal'in aşkının yanı sıra o dönem (70-80 yıllar) İstanbul'un siyasal olayları, aile içi yaşamı ya da farklı bir çok konuya değinmesi okuru o  dönemde yaşamaya itiyor. Okur kitaptaki kahramanlarda kendisinden mutlaka bir yan buluyor. Kahramanların üzüntüleri, sevinçleri vb. duygularını okur bu yüzden daha iyi anlıyor...

Ayrıca şunu da söylemeliyim ki böyle hastalıklı bir aşkı (Yazarın deyimiyle) okurken güzel göstermeleri biraz canımı sıktı. Vazgeç artık Kemal olmuyor diye bağırmak istediğim zamanlar oldu ama karakter sonuna kadar gitti.

Kitap yorumlarını okurken ekşi sözlükte şöyle bir yorumlar karşılaştım;

''586. sayfanın sonun geldiğinde 1. sayfaya dönüp baştan okuma arzun olacak ama gücün olmayacak''

Bu cümle beni biraz duraklattı, gerçekten kitabın sonuna geldiğim zaman böyle hissettim. Kitap bittiği zaman büyük bir boşluk yarattı bende çünkü gerçekten Karakterimizin yaşadığı yorgunluğu üzerimde ağır bir şekilde hissettim. İşte bir kitaptan almamız gerek şey de, bu aslında.

 "Herkes bilsin, çok mutlu bir hayat yaşadım."

Kitabın sonunda bu cümleyi görmek beni mutlu etti (diğer okurlar bu cümleden hüzün hissetmiş ama ben öyle hissetmedim). Bunun sebebi İnsanlar ne kadar hastalıklı olduğunu söylemesine rağmen, Kemal bulunduğu ve yaptığı şeyden memnundu. Füsun'la geçirdiği zaman ne kadar can sıkıcı, bunaltıcı ve sonunu göremediği için üzücü olsa da Kemal, Füsun'un yanında halinden memnundu. Bize boşa geçirdiği zaman gelse de, Kemal için çok kıymetliydi gibi geliyor.

"Müzeler gezmek için değil, hissetmek ve yaşamak içindir." 

Son olarak bu alıntıyla yazıma son verip, Bu kitabı okuduktan sonra Masumiyet müzesini hissetmek ve yaşamak için sabırsızlanacaksınız.