“Hayatı seçemezsin, onu sadece yaşarsın.” Adlı film listemle karşınızdayım.Yolculuk filmi izlerken beni gaza getiren filmleri sizinle paylaşmak istedim.Gerçekten bu filmleri izleyip de yola çıkma sevdasına yakalanmayan yoktur diye düşünüyorum. Muhtemelen izlemiş olma ihmaliniz çok yüksek filmler ekledim ama en sevdiğim film listem bu. İzlemediyseniz ve izlerseniz beğenirsiniz umarım.

The Buckets List

Milyoner şirket sahibi Edward Cole ile işçi sınıfına mensup araba tamircisi Carter Chambers'ın dünyaları apayrıdır. Yolları, bir hastane odasını paylaşmalarıyla kesişir ve iki ortak noktaları olduğunu keşfederler: "Tahtalı köyü boylamadan önce" hayatlarının kalan kısmını hep yapmak istedikleri her şeyi yaparak geçirme arzusu ve kendileriyle farkında olmadıkları bir barışma ihtiyacı. Birlikte, hayatlarının araba seyahatine çıkarlar; ve bu süreçte dost olur, hayatı dolu dolu, içgörü ve mizahla yaşamayı öğrenirler.

Into the Wild

Christopher McCandless üniversiteden mezun olduktan hemen sonra iş, aile ve sorumluluk gibi ağırlıkları geride bırakıyor. Bütün parasını yakıyor ve Alaska'da doğa ile birebir yaşamak için yola koyuluyor. McCandless, uzun yolculuğu boyunca bin bir tür macera ve bin bir tür insan ile karşılaşıyor. Grand Canyon'da river rafting yapıyor, doğayı kendine ev ediniyor, orta yaşlı bir hippi çift ve özellikle yaşlı yalnız bir adamla unutulmaz birer ilişki kuruyor.

The Way
Martin Sheen, Saint James’in Yolu ismiyle de bilinen Camino de Santiago’da yürürken çıkan fırtına yüzünden ölen oğlunun (Emilio Estevez) cenazesini almak için Fransa’daki St. Jean Pied de Port’a gelen Amerikalı doktor Tom karakterini canlandırıyor. Tom eve geri dönmek yerine, oğlunun geziyi bitirme arzusunu gerçekleştirmek için tarihi yolculuğa çıkmaya karar verir. Tom’un planlamadığı şey ise bu yolculuğun üzerinde bırakacağı etkidir. Çok fazla yürüyüş deneyimi olmayan Tom kısa bir süre sonra yolculuğunda yalnız olmadığını fark eder. Yol boyunca dünyanın dört bir yanından gelmiş birçok insanla tanışır. Bu insanların her birinin kendi problemleri vardır ve hayatlarında anlam arayışına çıkmışlardır.

Wild

Cheryl son zamanlarda yaşadığı sorunlu hayat nedeniyle, kendi içsel dünyasını keşfetmek, yaptığı yanlışları anlamak ve hayatını daha yaşanılır kılmak adına 1,100 millik solo bir yürüyüşe çıkmaya karar verir. Zaman zaman geçmişin karabasanları, zaman zaman o an yaşadığı içsel çatışma ve karşılaştığı engebeler, bu yolculuğa neden çıktığını anımsatır. Cheryl hayatının bu zorlu geçidini aşmak için 1,100 mil yürümeye kararlıdır.

Eat Pray Love

Elizabeth Gilbert’ın kendi hayat deneyiminden yola çıkarak yazdığı Eat Pray Love kitabından uyarlanan filmde ana karakter Liz, aslında her şeye sahip gibi görünür ama çok mutsuzdur. Mutsuz bir evliliğin içindedir ve hayatının başka bir yöne kayması gerektiğini düşünür. Acılı bir boşanma sürecinin ardından kendini keşfetmek için dünya turuna çıkar.

Küçükken okul da her hocanın sorduğu soru ''... yılında sizce neler olur?'' başlığı altında ya resim çizmişizdir ya da yazı yazmışızdır. İstisnasız herkes yapmıştır diye düşünüyorum. Küçükken tabi hayal gücümüz daha genişti ölesiye sallıyorduk.Yürüyen uçak şeklinde hayallerimiz vardı...
İşte Fransız ressam Jean-Marc Côte ve arkadaşları 1800 yıllarında, 2000 Yılında yaşamın nasıl olacağınına dair tahminlerde bulunup,bunu resme dökmüşler.Daha sonra kart postallar şeklinde yayınlanmış.1910 senesinde sigara ve puro kutularında basılmış.

Gerçekten harika işler çıkarmışlar. Bu resimleri görünce hayal güçlerini taktir ettim. O zamanlar hayal etikleri ve şu an olmayan bile bir sürü icat var. Gelecekte gerçekleşirse bu 18000'lü zamanlarda resmedilmesi muhteşem olur. Bazı resimler fazla hayale dayanıyor. Mesela balinayı eğitip deniz altı yapmak neden ve nasıl? Bir diğeri suyun altında parti fikri çok komiğime gitti nedense yani bu nasıl bir zevktir? Çık toprakta oyna işte suyu niye karıştırıyorsun.Şaka bir yana gerçekten harika fikirler ve benzer olarak gerçekleşmiş olanlar var. Dublaj makinesi, elektrikli temizleyici, çiftçilik, giysi üretim makinesi ve daha fazla fikirleri gerçekleşmiş.Neyse uzatmayayım aşağıya doğru inin ve resimleri inceleyin.

Merhabalar, 1980 yılında çekilmiş bir filmle karşınızdayım. Evet neden 1980 diye sormayın, karşıma çıktı ve sadece izledim.Film yorumu gireyim dedim ve buradayım.
13 yaşındaki Vic, çocukluk ile yetişkinlik arasındaki o garip geçiş dönemindedir. Yeni bir okul ve yeni bir arkadaş çevresi demek yeni partiler anlamına gelir. Ancak Vic’in tek sorunu ergenlik değildir; annesi ve babasının evliliği sallantıdadır. Vic aradığı desteği büyük annesinde bulur. Bu deli dolu kadın ilk aşkını yaşayan Vic’e inanılmaz eğlenceli tavsiyelerde bulunur. (www.sinemalar.com)
Eski aşığı bir insan olarak eski olan her şeyi okumak dinlemek ve izlemek istiyorum. Açıkçası filmi izlememin de bir sebebi buydu. Filmi şu anki dönemde izlediğimi var sayarsak pek beğenmedim.Bazı kısımlar böyle sizi ergenliğinize götürüyor. Çok muhteşem bir konusu yok açıkçası bir kızın ergenliği ve aile sorunlarını konu alıyor.Bazı kısımları mesela yakın arkadaşlıkları çok tatlıydı, ayrıca ilk aşkına olan duyguları, ona bağlanması falan bunlar güzeldi. Sizi şu yönü çekecek izleyin diyemem ama bir neslin gerçekten sevdiği bir filmmiş. Ekşi sözlükteki yorumları okuyunca çok şaşırdım, çok olumluydu çünkü film çıktığı zaman insanlara verdiği his daha değişikti demek ki.

Oyuncular için yorum yapamayacağım çünkü başka film ya da dizilerini izlemedim.Ancak Vic yani Sophie MARCEAU gerçekten değişmeyen bir güzelliği var. La Boum sanırım ilk filmiymiş ve şu anki haline bakınca resmen ''Zaman bu kadına uğramamış'' dedim. 

                

Son olarak filmin en iyi yanı şarkılarıydı. İzlediğimden beri şarkıları dinlemekten sıkılmıyorum. O kadar muhteşemler ki neyse buraya ekleyeyim ve kaçayım.

Richard Sanderson - Go on forever 

Evet Udemy konu başlığım baya ilgi çektiği için kurslarla ilgili bir öneri yazısı daha yazayım dedim.Bu sefer internet üzerinden değil, normal gidip vaktinizi değerlendirebileceğiniz ücretsiz kurslardan bahsedeceğim. 'Öğrenmenin yaşı yoktur.' başlığı altında Milli eğitim bakanlığı tarafında açılan kurslar, insanların farklı dallarda kendi işini kurması, öğrenmek istedikleri bütün alanlarda ders vermeyi, yani insanların öğrenmeye yönelmesini  amaçlıyor.
Udemy sitesinde olduğu gibi aklınıza gelecek bir sürü kurs var ve bunu yüz yüze derslerde öğrenmeniz, devamlılığı sürdürmeniz iyi olacaktır.İstediğiniz ilginizi çeken bir kursa kaydınızı oluyorsunuz ve kurs sonunda belge alıyorsunuz. Kesinlikle değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Özellikle lise ve üniversite öğrencisiyseniz kendinize bir şeyler katmaya buradan başlayabilirsiniz. Ücretli kursların verebileceği her şeyi verecektir. 

Peki bu kurslara başvuru nereden yapıyoruz?
Başvurular için E-Yaygın adında bir sitemiz var. Bu site üzerinden istediğiniz kursların nerede, ne zaman yapılacağının listesini görebiliyorsunuz ve derslere ön kayıt yaptırıyorsunuz.Ayrıca gitmek istediğiniz bir kurs varsa kurs açma talebinde de bulunabiliyorsunuz.
Şimdi size uzun uzun siteyi tanıtabilirim ama gerek görmedim.Aşağıya bıraktığım linkte sitenin özelliklerinden bahseden kurs başvuruların nasıl yapılacağını,nasıl kurs açma talebinde bulunacağınıza vs. konularla ilgili resimli anlatımına bakabilirsiniz.
http://hbogm.meb.gov.tr/e-yaygin/wp-content/uploads/2017/03/ogrenci-islemleri.pdf

Merhabalar. Sürekli hobi değiştiren ve asla uzun süre sürdürmediğim, hobi fikirlerimle karşınızdayım. Öncelikle ne tür bir hobi seçeceğiniz size beğlı ve 'Gerçekten yapmak istiyor muyum?' sorusuna cevap verin. Bunu başkalarıniçin değil, kendiniz için yapacaksınız.Belki de hayatınızda ilk defa tek başınıza ve başkalarını düşünmeden hareket edeceksiniz. Kendinizi göz önüne alarak seçiminizi yapın.Hobilerinizde devamlılığı sürdürürseniz daha iyi olacaktır ama size uymayan bir şeyi uzatmak yerine kısa kesmeniz daha iyi olur. İşkenceye dönüşsün istemeyiz.
Şimdi size evde yapabileceğiniz, yaparken kafanızın içindekileri boşaltmaya yönelik olan hobiler hakkında bir iki fikir vereceğim.

Koleksiyon Yapmak 
İstediğiniz her hangi bir şeyi biriktirip koleksiyon yapabilirsiniz.Örneğin; kartpostal, pul, çiçek,  yaprak, taş, plak...Bu liste uzar da uzar. Aklınıza gelebilecek her şeyden yapabilirsiniz.Bunu profesyonel olarak yapıp yapmamanız önemli değil, önemli olan kendiniz için yapmanız.Size bir şeyleri hatırlatacak eşyaları bile biriktirebilirsiniz.
Biriktirme işinde kendi üzerimde gidecek olursam benim taş, kitap ayracı, Ve her sene bana güzel bir günü hatırlatacak eşyalar biriktiriyorum.Taş koleksiyonum şu anlık çok büyük değil ama gittiğim her şehirden bulabildiğim en güzel taşı bulup büyütmeye çalışıyorum. Ayrıca kitap ayracı yapmayı ve biriktirmeyi de çok seviyorum.



Boyama Yapmak 
Dekorasyon için birebir bir olan boyama yapma hobisine bayılacaksınız.  Taş boyayarak kendi bahçenizi oluşturabilir, Bardak altlıklarını boyayabilirsiniz, saksılarınızı, elinize geçen her şeyi boyayabilirsiniz.



Örmek 
Bence hobiler arasından en rahatlatıcı olanı bu sanırım.Her şeyi örerek elde edebilirsiniz.Atkı, çanta, oyuncak, belki bir kazak (kesinlikle çok zor).Kafanızı boşaltmak için bire bir mutlaka denemelisiniz.



Dize Sanatı
Kabaca açıklamam gerekirse Bir tahta üzerine istediğiniz şekilde çivi çakıp, iplik doluyor ve mükemmel bir tablo oluşturuyorsunuz.Çok hoş tablolar oluşturabilirsiniz diye buraya eklemek istedim.



Quilling
İnce kağıt şeritlerin iğne etrafında döndürülerek şekil oluşturulan bir sanat türü.Bence aşırı sabır gerektiriyor.Ayrıca çok ince bir iş olduğunu düşündüğüm için hiç denemedim ama siz deneyebilirsiniz belki hoşunuza gidebilir.



Kendin Yap fikirleri 
Son olarak evde kendi yapabileceğiniz eşyaları hobi haline getirebilir , farklı fikirleri araştırıp onları kendi imkanlarınızla yapabilirsiniz. Bunun hakkında ayrı bir yazı ile size ilham kaynağı olacak fikirlerle geri döneceğim.


Hobi edinmek için kendinize bir fırsat tanıyın.

Klasik okuyan kız geri döndü.Uzun zamandır kitap okumadığımı fark edip Peyami Safa'nın Canan kitabını okudum.Ve çok beğendiğim için hemencik yorum gireyim dedim.

Kitabın konusu;
Sarayda el üstünde tutularak yetiştirildiği için ikbalperest, hırslı, bencil bir insan olan Cânân, zengin olmak ve herkesin kıskandığı biri olmak hevesleriyle ahlak, namus, sevgi, aile gibi değerleri hiçe sayan, insanlarla istediği gibi oynayan bir afettir. Lami ile Bedia, beş yıllık evlidirler, fakat Cânân'la tanıştıktan sonra Lami, Bedia'dan soğumaya ve eşini sebepsiz yere üzmeye başlar. Lami geleneğin, maneviyatın, asaletin timsali olan Bedia ile; modernliğin, maddiyatın ve soysuzluğun timsali olan Cânân arasında karar vermek zorundadır. 
(Tanıtım Bülteninden)

Peyami safa kitaplarını çok seviyorum Canan kitabı da sevdiklerim arasına girdi. Kalemi hakkında söyleyebileceğim kötü bir eleştirim asla olamaz. Sadece karakterler çok hızlı olaya giriş yaptı. Yani yavaş yavaş olması yerine bir anda çok fazla karakter tanıtıldı, ben bunu pek sevmiyorum. Tamam yan karakterlerin üzerinde durmak zorunda değil, sadece konuyu da işleyebilir ama arka arkaya karakter tanıtmak kafa karıştırıcı oluyor yani benim için.
Diğer kitaplarında olduğu gibi dönemin bazı olaylarına (davranışlarına) değinmiş. Eski dönemdeki olayları böyle öğrenmeyi seviyorum. "Hee demek böyleymiş o dönem." Diye düşündürüyor.
Kitabı okurken sürekli diziyi düşündüğüm için hafif bir şaşırmayla okudum.Kitap okumadan önce dizi/film izlemenin kötü yanları diyelim. Karakterlerini, konuyu, konunun işleyişini sevdim.

Canan kitabının daha önce ( yanlış hatırlamıyorsam) Fox tv de dizisini izlemiştim ve tamamen bayılıyordum, entrikalı dizilere bayılırım. (klasik Türk dizilerinden değildi bence...) kitabı okuduktan daha sonra 2 ayrı dünya keşfetmiş gibi kaldım. Dizi ve kitap o kadar alakasız ki. Kitap, diziye tamamen ters olarak işlenmiş. Canan dizisi ve kitabının uyuşmazlığı yüzünden, bir daha kitaplarda kurgulanan dizi izlemek dahi istemiyorum. Bu kadar apayrı bir kafa daha görmedim.Dizi ve kitabın tek ortak noktaları karakter isimleri aynı. Karakter isimleri de olmasa sanırım  aralarında bir bağlantı olmazdı.

Şurada birazda diziden bahsetmek istiyorum.Dizi de canan karakterimiz küçükken evlatlık alınıyor annesi ne kadar geri almaya çalışsa da engel oluyorlar. Yanlış hatırlamıyorsam Bedia'nın yaş gününde canan tecavüze uğruyor ve hamile kalıyor.Üvey annesi de onu fakir bir adamla evlendirip evden yolluyor.Daha sonra Canan çok zorluk çekiyor ama o eve mükemmel bir şekilde geri dönüyor.
Gerçekten zamanında diziler 2 saat sürdüğü için 1. Bölüm film gibi gelmişti.Diğer bölümleri çok az hatırlıyorum ama canan karakterini canlandıran Gamze Özçelik çok iyi bir oyuncuydu. Karakteri, asiliğini,  yumuşaklığını hüznünü iyice yansıtmıştı.

Dizi ve kitap iki parça olarak ayrılsalar bile ikisini de sevdim.

"İstediğin her şeyi yap ve yapabileceğin şeyi iste, hiç bir kaideye kulak asma. Yaşamanın sırrı budur."

Yazın sıcağında dışarı çıkmaktansa evde vakit geçirmeyi seven biriyim.Bu yüzden bolca vaktim oluyor, tabi ki günlük rutinden asla kurtulamıyorum ama bolca vaktim olduğunu söyleyebilirim. Eylül ayını da içine alan bir yazı yazayım dedim çünkü bir iki gün sonra pek vaktim olmayacak malesef okullar açılıyor şehir değiştireceğim yerleşme, düzen oturtma falan derken zaman ayıramayacağım sanırım. Bu sene ingilizce kursuna gitmeyi de düşünüyorum yoğun ders programıma karşı gelme üstüme yoktur. Kısaca yazın ne okuduğumun ve ne izlediğimin listesini yapacağım.Ne kadar beğendiğime  yönelik derecelendirme yapmayı da düşünüyorum.

Açıkçası dizi izlemekten film seçmeye pek vakit bulamadım HIMYM başlı başına yıllık izleme kotamı doldurdu diyelim.Çoğu filme hevesle başladım ama yarıda bıraktım bu iki buçuk ayda güzel izleyebildiğim film sayısı çok düşük bu yüzden dizilere ve programlara sardım...

İzlediğim Filmler;

Sunny 9/10 
Suyun Sesi 5/10 
If I Stay   5/10
Ateş Böceklerinin mezarı  9/10 
Titanik  9/10 
Jurassic Park 10/10 
Jurassic World 10/10 (En sevdiğim seri olduğu için...) 
Our Times 8/10 


İzlediğim Diziler;

How I Meet Your Mother  8/10 
The End Of The F***ing World  6/10
Come And Hug Me 8/10 
Fated To Love You 10/10 ( Her sene bir kere izlediğim için 10 verdim daha düşük vermeye gönlüm razı olmadı...)
Eulachacha Waikiki 7/10 
Görünen Adam 7/10
Once Upon A Time ( Bitmedi ) 
Keşke Hiç Büyümeseydik ( Daha 2. Bölüm yayınlandı ama devam edip izleyeceğim, umutluyum güzel bir dizi olacak. )

Okuduğum kitaplar;

Acımak - Reşat Nuri Gültekin  9/10 
Mutlu Prens - Oscar Wilde   8/10 
Akşam Güneşi - Reşat Nuri Gültekin  7/10 
Bir Dinozor Günlükleri - Mina Urgan   8/10 
Canan - Peyami Safa  8/10
Ay Işığı Sokağı - Stefan Zweig 7/10
Olağanüstü Bir Gece - Stefen  8/10

Merhabalar, nasılsınız iyisinizdir umarım. Pazar gününe sıcacık bir film önerisiyle başlamak istedim. Sevimli içinizi ısıtacak bir filmle karşınızdayım. Filmlerde anılara geri dönme olayını çok seviyorum ve yine bir zamanda geri gitmeli film.

Filmin konusu:
Truly Lin'nin iş yerinden istifa etmesi üzerine geçmişteki anılarına dönüyor. Geçmişte popüler olmayan, Andy Lau fanı kızım sevmediği kişilere kötü kader mektubu yazması üzerine macerası başlıyor.
( Kötü kader mektubu yazdım şu an tam olarak adını hatırlayamadım. Bu mektup sana gelirse ve umursamazsan başına kötü şeyler geleceğine inanıyorlar.)


 Film çok tadındaydı, fragmanını izlediğimde klasik çirkin kız, 2 yakışıklı erken yani klasik doğu dizileri diye düşünmüştüm ama baş roller arasındaki çekim çok tatlıydı. Sadece duygusal değil aynı zamanda çok komikti. Dizisi çekilse rahat sadece film içinde dönen senaryo ile yürütülür diye düşünüyorum. Filmin sonunda şaşırdım aynı zamanda hoşuma da gitti.

Merhabalar. Sıkıca film yorumu girmek istiyorum ama uzun yazılar yazamadığım için tereddüt içindeyim. Madem uzun yazı yazamıyorum bari güzel filmlere yorum gireyim dedim.Bu sefer gerilim ve dramın birleştiği harika bir filmle karşınızdayım.

Filmimizin konusu Kore'nin Bundang ilinde yayılan bir hastalığı konu alıyor.Yurt dışından Kore'ye gelen konteyner da kaçak insan taşıyorlar. Kaçaklardan biri hasta ve diğer insanlara bulaştırıyor daha sonra Grip tüm şehre yayılıyor. Şehir karantina altına alınıyor, insanları kontrolden geçirip hasta olan ve hasta olmayanlar olarak ayırıyorlar.Ve insanların mücadelesi başlıyor...


The Flu defalarca izleyebileceğim filmler listesinin başını çekiyor.Tamamıyla filme vurgunum  diyebilirim. Bazı sahneleri gerçekten çok iyi çekilmiş.Ben Kore camiasını aşk, dram tarzı dizi ve filmleriyle tanıdığım için sahne çekimlerine çok şaşırmıştım. Aktörlerin oyunculuklarına diyecek bir şeyin yok eli öpülesi insanlar. Duygular o kadar güzel işlenmişti ki gerçekten seyirciye geçirebilmeyi başarmışlar. Benim için filmde hiç bir eksik yoktu. Film, siz zamanın nasıl geçtiği anlamadan bitecek yani hiç düşünmeden izleyin.

Şu resimle yazımı sonlandırayım.

Don't shoot my mom!

Tercihlerin açıklanmasına az bir zaman kalmışken bu konuya gireyim dedim. Yurtlar hakkında, Yurt hayatı hakkında bir kaç ipucu verme zorunluluğu hissettim açıkçası benim durumuma düşmenizi istemem...Her neyse.
Yurt seçimini neye göre yapmalısınız.
Okula yakınlık ve merkeze yakınlık.Bence merkeze yakınlık daha önemli çünkü şehir dışındaki çoğu okul düz bir arazide olacağı için her türlü zor, hiç değilse merkezde olmak sizi biraz rahatlatabilir. 

Kesinlikle yeni açılmış,ilk senesi olan yurtlara gitmenizi tavsiye etmiyorum çünkü yurtlarda olması gereken düzeni 1 2 ay içinde oluşturmaları kolay değil. Ne kadar düzeni oturttuk merak etmeyin deseler de bu büyük bir yalan. Her an bir sorun çıkabilir.

Araştırdığınız yurtların asla dış görüşüne aldanmayın.Rahatlığına yurdun imkanlarına bakın.Kaç kişilik odada kalacaksınız, bazı yurtlarda mutfak oluyor ya da kantin bunları öğrenin, depozitoyu önceden konuşun (yurttan çıkış yaparken fazla para ödemeyeceğinize dair.) Oda da kalacağınız kişilerle bir sorun çıkarsa oda değişikliği olup olmayacağını ya da imza toplayıp istenmeyen kişiyi odadan çıkarma olasılığını sorun. Tamam çok katı göründüm size ama kimlerle kalacağınız belli olmaz bende uyarması. Yurtla ilgili her şeyi kafanıza oturtun.

Çok iyi tanımadığınız uzaktan tanıdıklar vardır ya sakın onlarla aynı odada kalma gibi girişimde bulunmayın. Onun sorumluluğu da size yüklenebilir.

Ayrıca KYK yurt başvurusu yapın. KYK yurtları anladığım kadarıyla özel yurtlara göre daha iyi oluyor.İlk tercihlerde size çıkmasa bile sorun değil çünkü kayıt yaptırmayan bir sürü öğrenci oluyor. KYK yurdu bütçe açısında size daha iyi gelecektir kesin ama başvuru yaptığınız yurdun yerine bakın yol ücretini hesaplayın hangisi size daha uygunsa o seçeneğe yoğunlaşın.

Eğer KYK yurdu istiyorsunuz ama ilk seçenekte çıkmadıysa (ki çokta geç açıklanır haberiniz olsun.) 2. açıklamayı bekleyecekseniz özel yurtlarla durumunuz konuşup aylık sözleşme imzalayabilirsiniz.

Diğer başlıklar apart ve ev. 
Eve çıkmanızı uzaktan tanıdığınız dahi olsa ilk sene çıkmanızı tavsiye etmiyorum.İlk sene şehri tanımanız daha önemli daha sonra mutlaka karşınıza kafa dengi eve çıkılabilecek birileri çıkıcaktır.
Aparta çıkmak diğer seçeneklere göre yurda göre daha mantıklı İlk senenizi daha rahat geçirirsiniz hiç değilse.